Şiir Bilgisi Ders Notları

Şiir bilgisi ders notları

Bu içeriğimizde Türk Edebiyatındaki şiir bilgisi ve özellikleri hakkında 100 madde paylaştık, dilerseniz pdf şeklinde indirip ders notu olarak kullanabilirsiniz.

Şiir Nedir?

Şiir; en güçlü duyguları, coşkuları, imgeleri, uyumlu sesler içinde ve etkileyici bir biçimde dizelere dökme sanatıdır.

Şiir ve Zihniyet

Sanatçının zihniyeti, yaşadığı dönemin, dini, sosyal, ekonomik, siyasi ya da askeri oluşumlarla ortak duygu, anlayış ve zevklerin sonucunda biçimlenir. Bu zihniyet de sanatçının eserine yansır.

Şiir Bilgisi Ders Notları

Hecelerin sayısı, vurgusu, uzunluğu ve kısalığı gibi herhangi bir bakımdan ritim meydana getirecek şekilde kullanarak oluşturduğumuz sözcükleri, düzenli olarak dizerek fikirlerimizi, duygularımızı, hayallerimizi anlatma yolu “nazım’dır.

Nazımla yazılmış eserlere “manzum eser denir.

Küçük bir manzum esere “manzume” adı verilmektedir.

Şiir, nazım teriminden daha üstün değerde olan bir sanattır.

Duygu, düşünce ve hayallerimizi dilbilgisi kurallarına uygun cümlelerle, kafiye ve ölçü kullanmadan anlattığımız biçim “nesir”dir.

Nesir “düzyazı” demektir.

Düzyazı ile kaleme alınmış metinler ise “mensur” terimi ile ifade edilir.

Düzyazı ile yazan kişilere “nâsır” adı verilmiştir.

Duygu, düşünce, yaşam ya da hayallerimizi şiir inceliğinde anlatan düzyazı türüne mensur şiir denilir.

Türk edebiyatında mensur şiirin ilk örneklerini Servet-i Fünun sanatçıları vermiştir.

Mensur şiirin ilk güçlü örnekleri Halit Ziya Uşaklıgil tarafından “Mezardan Sesler” kitabıyla verilmiştir.

“Siyah İnciler” Mehmet Rauf’un yayımladığı mensur şiirler kitabıdır.

Şiirde nazım birimi manzum söz veya şiirin en küçük dış yapı birimi, nazım parçalarının “mısra sayıları” anlamına gelir.

Divan şiirinin geleneksel nazım birimi “beyit”tir.

Halk edebiyatının nazım birimi “dörtlük”tür.

Modern Türk edebiyatının nazım birimi “dize”dir.

Güçlü bir manası olan, ezberlenmesi kolay olduğu için hemen hatırlanabilen, anlamın dolgunluğu ile dillerde dolaşan mısralara “mısra- berceste” denir.

Herhangi bir manzum parçası içinde olmayan, şiirden alınmış fakat gücü dolayısıyla şiirin diğer mısralarını unutturmuş “tek mısraya” “mısra-1 azâde” denir.

Beyit; nazımda iki mısranın oluşturduğu anlamlı bütünlüğü olan, ayni vezinde yazılmış parçadır.

Bend, edebi terim olarak birbirine vezin ve kafiyeyle bağlanmış ikiden fazla olan mısra topluluğudur.

Edebiyatımızda genellikle 3 ile 10 mısra arası değişen nazım parçaları “bend” olarak adlandırılır.

Dört mısranın alt alta sıralanmasıyla oluşan nazım birimi dörtlüktür.

Halk şairleri dörtlüklere “hane” adını vermişlerdir.

Şiirlerin konularına ve temalarına göre adlandırılmasına nazım türü denilmesidir.

Şiirde mısra ve kafiye gibi unsurların bir araya gelerek sistemli bir şekilde oluşturduğu yapı “nazım şekli”dir.

Halk edebiyatında koşma, varsağı, semai, mani; Divan Edebiyatında gazel, kaside, mesnevi; Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatında sone, terzarima, triyole nazım şekilleridir.

Koçaklama, mersiye, ağıt gibi biçimler nazım türüdür.

Aruz; hecelerin uzunluğu ve kısalığı esasına dayanan,özel bir ahengi içinde barındıran kalıplarla meydana getirilmiş bir nazım ölçüsüdür.

Aruz veznini ilk bulanlar ve uygulayanlar Araplardır. Araplardan İranlılar almış ve oradan da İslamiyet’in kabulüyle Türk edebiyatına geçmiştir.

30. Aruz veznini ilk defa sistemleştiren VIII. yüzyılda yaşamış olan İmam Halil adlı bir Arap bilginidir.

Aruz ölçüsü edebiyatımızda ilk olarak Kutadgu Bilig’de kullanılmıştır.

Türkçe sözcüklerin aruza uydurulmasını ilk başaran Tevfik Fikret’tir.

Aruz vezni, hece ölçüsünde olduğu gibi hecelerin sayısını değil şeklini esas alır.

Sesli ile biten heceler kısa hece ya da açık hece olarak ifade edilir ve nokta ile işaretlendirilir.

Sessizle ya da uzun sesli ( â-î-û ) ile biten heceler ise uzun hece ya da kapalı hece olarak adlandırılır ve kısa çizgi ile işaretlendirilir.

Aruz vezninde mısra sonlarındaki son hece sesli ile bitse bile her zaman kapalıdır.

Aruz vezninde her şiir için tek bir kalıp kullanılır ve şiir bu kalıpla başlar bu kalıpla biter.

Aruz ölçüsünde dizeler “tef’ile” denen parçalara bölünür. fâ ilâ tün (_.-_), mefâ î lü,(.–)

Aruz ölçüsünde kullanılan ve tef’ile denen vezin parçaları kelimenin ortasında son bulabilir.

Ünsüzle biten hecenin son ünsüzü kendinden sonra gelen ve ünlüyle başlayan kelimelerin ilk hecesine ulanarak kapalı hecenin açık hale getirilmesine ulama denir.

“uzun okuma, meylettirme” anlamlarına gelen imale, kısa bir heceyi vezin gereği iki hece sayılacak kadar uzun okumaktır.

“Kısma” anlamına gelen zihaf imalenin tam tersidir. Uzun bir heceyi vezin gereği kısa okumaktır.

Şiirde imale ve zihaf bir aruz kusurudur.

Kelime olarak “uzatma” anlamına gelen med, ölçü gereği uzun olan bir heceyi bir buçuk hece değerinde okumaktır.

“Kesimleme, kesme, parça parça ayırma” anlamına gelen takti, dizelerin durak yerlerini belirtecek şekilde kesik kesik okunmasıdır.

“Kısa kesme, kısaltma” anlamına gelen kasr, aruzda uzun olan Arapça ve Farsça bir sözcüğü “hafifleştirerek”, başka bir ifadeyle “inceleştirerek” okumaktır. Mâh yerine meh/ İstanbul-Stanbul…

Dizelerdeki hece sayılarının denkliğine dayanan ölçüye hece ölçüsü denir.

Hece ölçüsü halk arasında “parmak hesabı” adıyla da anılmaktadır.

Dilimizin yapısına uygun olan hece ölçüsü, Türk dilinin milli ve doğal ölçüsüdür.

Hece ölçüsü Kaşgarlı Mahmut’un kaleme aldığı Divan Lügat-it Türk’te ilk yazılı örnekleriyle yer almıştır.

Hece ölçüsünün iki temel özelliği vardır: dizelerdeki hecelerin sayıları ve durak.

Mısraların sayısal açıdan denk olması, şiirin ölçüsü yani kalıbıdır.

Hece ölçüsünde dizelerdeki duraklar belirtilirken sözcük kesinlikle parçalanmaz.

Hece ölçüsünde duraklar divan edebiyatındaki “takti”nin Halk edebiyatındaki karşılığıdır.

Halk şiirinde en çok en çok yedili, sekizli ve on birli heceler kullanılmaktadır.

Hece ya da aruz gibi herhangi bir vezin dikkate alınmadan yazılan şiirlerin ölçüsü “serbest ölçü”dür.

Nazım Hikmet’in 1920’lerde Aydınlık dergisinde yayınladığı serbest şiirler, şiir geleneğimizden farklı kaleme alınmış ilk modernist şiirler olarak görülmektedir.

Serbest ölçü edebiyatımızda özellikle Garipçilerin şiirleriyle yaygınlık kazanmıştır.

İki veya daha fazla dize arasında, dizelerin sonundaki yazılışları aynı, anlamları ve görevleri farklı olan eklerin ya da sözcüklerin aynen tekrar edilmesine uyak (kafiye) denir.

İki veya daha fazla dize arasında, yazılışlarıyla beraber anlamları da görevleri de aynı olan ek, kelime ya da kelime gruplarının tekrar edilmesine “redif” denir.

Kafiyede önemli olan ses benzerliğidir.

Redifte önemli olan aynı anlamdaki sözcük ya da aynı görevdeki ek benzerliğidir.

Dize sonlarındaki ses benzerliğinin sadece “bir sesten” meydana gelmesiyle oluşan uyak yarım’dır.

Genellikle sessiz harflerden oluşan yarım uyak halk edebiyatında en çok kullanılan kafiye türüdür.

Dize sonlarındaki ses benzerliğinin sadece “iki sesten” meydana gelmesiyle oluşan uyak türü tam uyaktır.

“â, î, û” gibi üzerinde uzatma işareti bulunan tek bir sesin benzerliği tam uyak kabul edilir.

Dize sonlarındaki ses benzerliğinin “üç ve daha fazla” sesten meydana gelmesiyle oluşan uyak türü zengin uyaktır.”

â, în û” gibi üzerinde uzatma işareti bulunan bir ses ile başka bir sesin benzerliği zengin uyak kabul edilir. (hâlhâl)

Dize sonlarında uyağı oluşturan sözcüklerden birinin, diğer mısranın sonundaki kelimenin içinde tüm sesleriyle yer almasıyla oluşan uyak türü tunç uyaktır.

Tunç uyak genellikle zengin kafiyenin çeşidi olarak görülür.

Dize sonlarında bulunan yazılışları ve okunuşları aynı, ancak anlamları birbirinden tamamıyla farklı olan kelimelerin oluşturduğu uyağa “cinaslı uyak” denir.

Cinasli uyak “sesteş” olan kelimelerle yapılır.

Uyaktan sonra her zaman redif gelecek diye bir kural yoktur, redifin kullanılmadığı dizelere rastlamak son derece doğaldır.

Redifin olduğu dizelerde mutlaka kafiye olmak zorundadır.

Düzyazıda kullanılan kafiye olarak adlandırılan “seci”yi Türk edebiyatında ilk defa 15. yüzyılda Sinan Paşa kullanmıştır.

Kafiye konusundaki en büyük tartışma Tanzimat döneminde Recaizâde Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasındaki “abes-muktebes” tartışmasıdır.

Divan edebiyatında “kafiye göz için”, halk edebiyatı ile Tanzimat’tan itibaren gelen bütün dönemlerde “kafiye kulak için” anlayışı hakim olmuştur.

Her dizenin kendisinden sonraki dizeyle uyaklı olmasıyla ortaya çıkan kafiye örgüsü düz uyaktır. aaab cccb…

Dörtlüklerde birinci ile dördüncü, ikinci ile üçüncü dizelerin birbiri ile uyaklı olması sarma kafiyedir. abba

Dörtlüklerde birinci ile üçüncü dizenin, ikinci ile dördüncü dizenin birbiri ile uyaklı olması çapraz kafiyedir. abab

Halk edebiyatında birçok nazım şeklinin ilk dörtlüğü genellikle çapraz kafiye ile oluşturulmuştur.

Örüşük uyak düzeni üç dizeli bentlerde ilk dizeyle üçüncü dizenin kafiyeli olmasıyla oluşmuştur.

Örüşük uyakta son bölüm tek dizeden meydana gelir. aba bcb cdc e

Servet-i Fünun döneminde edebiyatımıza kazandırılan Terzarima nazım şekli örüşük uyak düzeni ile oluşur.

Mani tipi uyakta (X) ile gösterilen üçüncü dize serbest, diğer bütün dizeler kendi arasında kafiyelidir. aaxa

Kahramanlık, yiğitlik gibi konuları işleyen ve destansı özellikler gösteren şiir türü epiktir.

Edebiyatımızdaki koçaklama, destan, varsağı türleri epik özellikler göstermektedir.

Epik şiir “hamasî şiir” adıyla da bilinmektedir.

Aşk, ayrılık, hasret, özlem, ölüm, yalnızlık gibi konuları işleyen duygusal şiirler “lirik” olarak adlandırılırlar.

“Lirik” adı Eski Yunan’da şairlerin şiirlerini söylerken çaldıkları “lir” adlı telli sazdan gelmiştir.

Lirik şiirin dünyadaki ilk ustaları Sappho (M.Ö. 612) ve Alkaeus (M.Ö. 6 yüzyıl)’tur.

Toplumda yaşayan insanların kusurlarının ve toplumdaki düzensizliklerin eleştirilerini yapan şiir türü satiriktir.

Satirik şiire halk edebiyatında “taşlama”, divan edebiyatında “hiciv”, modern edebiyatımızda ise “yergi” adı verilir. Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir.

Satirik şiir türünde birçok başarılı şairleri gördüğümüz Türk edebiyatında, özellikle Divan edebiyatında Nef’î, Halk edebiyatında ise Seyranî son derece önemlidir.

Latince “çobanlar” anlamındaki “pastoralis” kelimesinden çıkmış olan pastoral şiir kır ve doğa sevgisini; orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını; bunlara karşı duyulan özlemleri anlatmaktadır.

Edebiyatımızda ilk pastoral şiiri Abdülhak Hamit Tarhan, “Sahra” ismiyle yazmıştır. En tanınmış pastoral şiir ise Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Çoban Çeşmesi” dir.

Yunanca didaktios (öğretici) kelimesinden ortaya çıkmış olan didaktik şiir türü bilgi vermek, öğretmek, öğüt vermek gibi öğretici amaç taşımaktadır.

Edebiyatımızın ilk didaktik şiiri Yusuf Has Hacip’in “Kutadgu Bilig” adlı eseri kabul edilir.

Tiyatronun manzum şekli olan dramatik şiir, karşılıklı konuşma şeklinde yazılan harekete çevrilebilen bir yapıdadır.

Dramatik şiir türü trajedi, komedi, dram olmak üzere üç bölüme ayrılmaktadır.

Şiir Bilgisi ile ilgili bilinmesi gereken bilgileri ve önemli ders notlarını ve şiir bilgisi özellikleri gibi konular hakkındaki paylaşımımızın sonuna geldik, umarım herkese faydalı olmuşuzdur…

OKU  Fecri Ati Edebiyatı Özellikleri Temsilcileri

One Thought to “Şiir Bilgisi Ders Notları”

  1. EllgrOp

    ders notları çok faydalı olmuşş

Leave a Comment