Söz Sanatları Nedir?

Edebi sanatlar veya söz sanatları olarak iki şekilde adlandırılabilirler. Örnekleri ve konu anlatımını isterseniz pdf şeklinde de indirebilirsiniz.

Söz Sanatları Nedir

Teşbih (Benzetme) :

İki varlık ya da kavramın bir veya birkaç nitelik açısından karşılaştırılmasıdır. Bu iki varlık ya da kavramdan nitelikçe “zayıf” olanı, niteliğini artırmak için “güçlü” olana ortak bir yönden yaklaştırılır:

“Bizim gemi martı gibi pek oynak”

Gemi, dalgalar nedeniyle çok zıpladığından şair gemiyi martıya benzetmiş. Burada “oynaklık” yönünden martı daha güçlüdür. Gemi, ona yaklaştırılarak “oynaklık” derecesi artırılmış. Yani gemi martıya benzetilmiş.

Burada görüldüğü gibi, benzetme sanatının dört ögesi vardır:

• Benzeyen: Gemi

• Kendisine benzetilen: Martı

• Benzetme yönü: Oynaklık

• Benzetme edatı: Gibi

Teşbihin oluşması için bu dört ögeden temel olan “benzeyen” ve “kendisine benzetilen” mutlaka bulunmalıdır; diğer ögeler bulunmasa da olur. Bu açıdan benzetmenin dört türü vardır:

a) Ayrıntılı benzetme (Teşbih-i mufassal): Dört ögenin de bulunduğu teşbihtir: “Kadife kadar yumuşak bir sesi vardı.”

b) Kısaltılmış benzetme (Teşbih-i mücmel): Benzetme yönü kullanılmayan teşbihtir: 

“Rüzgar misali geçti günlerim”

c) Pekiştirilmiş benzetme (Teşbih-i müekket) : Benzetme edatı olmayan teşbihtir:

“Yollar köyleri saran eskimiş çerçeveler”

d) Yalın benzetme (Teşbih-i beliğ): Benzetme yönü de edatı da bulunmayan teşbihtir:

“Gider oldum kömür gözlüm elveda”

İstiare (Eğretileme) :

İstiare, bir sözün benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Benzetmeden farkı şudur : Benzetmenin iki temel ögesinden yalnızca biri, “benzeyen” ya da “kendisine benzetilen” kullanılır. Hangisinin kullanıldığına göre istiare, ikiye ayrılır:

a) Açık istiare: Yalnız”kendisine benzetilen” (güçlü öge) kullanılır, “benzeyen” kullanılmaz:

“Gözlerinden inciler saçıyordu durmadan”

Bu dizede benzeyen “gözyaşı” söylenmemiş, kendisine benzetilen “inci” onun yerine geçmiştir.

“Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor” (şehit asker)

b) Kapalı istiare: Yalnız “benzeyen” (zayıf öge) kullanılır, kendisine benzetilen” kullanılmaz:

“Ufukta günün boynu büküldü”

Batmakta olan güneş, “mahzun bir insan”a benzetilmiş.

“Sonbahar bitiyor, sular da soldu” (çiçek) 

Bazı şiirlerde bir istiare, sembol olarak tüm şiir boyunca kullanılır. Örneğin La Fontaine’in “Ağustos Böceği ile Karınca” adlı fablında, her iki hayvan da insana benzetilir ve bu istiare, şiirin sonuna kadar sürer. Bu şekilde sembolize eden istiare türüne “Temsili istiare” (Yaygın eğretileme) denir.

Mecaz-ı mürsel (Ad aktarması) :

OKU  Şiirde İmge Nedir?

Bir sözün benzetme amacı güdülmeden başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Arada benzetme ilgisi yoktur; ama başka ilgiler vardır:

İç-dış ilgisi: “Bir de şu konağa soralım.” (içindeki insanlar)

Parça-bütün ilgisi: “Çatma… ey nazlı hilal” (bayrak)

Neden-sonuç ilgisi: “Gökten bereket yağıyor.” (yağmur)

Yön-ülke, halk ilgisi: “Batı da terörle tanıştı.” (Amerika-Avrupa)

Yer-insan, yönetim ilgisi: “Susurluk, bu kazayla anılmaktan bıktı.” (halk)

“Ankara, yeni kararlar aldı.” (hükümet) • Yer-olay ilgisi: “Sivas, teslimiyetçilere ilk tokattı.” (kongre)

Sanatçı-yapıt ilgisi: “Televizyonlar her boşluğu Kemal Sunalla dolduruyor.” (film)

Eşya-insan ilgisi: “Bu kalemi asla susturamazlar.” (yazar)

Somut-soyut ilgisi: “Benim onda gözüm yok.” (ilgi)

Kinaye (Değinmece) :

Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelebilecek biçimde kullanmaktır. Mecaz anlam kastedilir:

“O çocuğun yüzü hiç kızarmaz.” Bu cümledeki “yüzü kızarmaz” sözü, mecazen “utanmaz” anlamındadır. Utanmazın yüzü de gerçekten kızarmaz!

“Yumdu dünyaya ela gözlerini.” “Mum dibine ışık vermez.” 

Tamamen gerçek ya da tamamen mecaz anlama gelen sözlerde kinaye olmaz:

“Bugünün işini yarına bırakma.” (gerçek)

Denize düşen yılana sarılır.” (mecaz)

Tariz (İğneleme-Dokundurma) :

Alay etmek ya da iğnelemek amacıyla bir sözü, tam karşıtını kastedecek biçimde kullanmaktır:  

“O kadar zeki ki beş kerede anlar.” (aptal)

“Çok çalışkansın, hep yatıyorsun.”(tembel) 

Teşhis ve intak (Kişileştirme ve Konuşturma) :

İnsana ait nitelikleri insan dışındaki varlıklara aktarmaya “teşhis” (kişileştirme) denir:

“Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu” 

Eğer kişileştirilen varlıklar konuşturulursa “intak” (konuşturma) sanatı da yapılmış olur. O halde intak olan yerde teşhis de vardır:

“Dal, bir gün dedi ki tomurcuğuna :

– Tenimde bir yara işler gibisin.”

Kişileştirme olan yerde, varlık insana benzetildiği ve insan söylenmediğinden “kapalı istiare” de yapılmış olur:

“Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor”

Tevriye (İham) :

OKU  Kasidenin Özellikleri

Çift anlamlı bir sözü, her iki anlama da gelebilecek biçimde kullanmaktır. Uzak anlam kastedilir:

“O beyaz gerdana bir de ben gerek”

“Baki çemende hayli perişan imiş varak Benzer ki bir şikayeti var rüzgardan” (yel, zaman)

Cinas :

Söylenişleri aynı ama anlamları farklı sözcükleri bir arada kullanma sanatıdır. Uyak biçimindeyse “cinaslı uyak” da olur: “Neden her kime yüz tuttum Ben ondan yüz bela gördüm”

Tenasüp (Uygunluk) :

Tenasüp (mürat-ı nazir) anlamca birbiriyle ilgili sözcükleri aynı birimde bir arada kullanma sanatıdır:

“Bülbüllerin ister seni ey gonce-dehen gel Gül gittiğin anmayalım gülşene sen gel”

Leff ü neşr (Söz simetrisi) :

Bir dizede geçen en az iki kavramla ilgili şeyleri bir sonraki dizede sıralamaktır. Yani en az dört sözcükle yapılır.

Simetri alt altaysa “düz”, değilse “çapraz” leff û neşr yapılmıştır:

“Gönlümde ateştin gözümde yastın Ne diye tutuştun ne diye taştın” (düz)

“Ben bir sadefim sen ebr-i nisan Ver katreler al dürr-i galtan (çapraz)

Tezat (Karşıtlık) :

Anlamca birbirine karşıt olan iki kavramın, duygunun, düşüncenin, durum ya da olayın bir arada kullanılmasıdır:

“Neden böyle düşman görünürsünüz Yıllar yılı dost bildiğim aynalar”

“İşkence yaptıkça bana gülerdi Benim sadık yarim kara topraktır”

Hüsn-i talil (Güzel nedene bağlama) :

Bir olayı ya da durumu, asıl oluş nedeninden başka (şairin uydurduğu) bir nedene bağlamaktır:

“Kadrin bilmeyenler alır eline Onun için boynun eğri menekşe”

“Güzel gitti diye pınar ağladı Acıdı yüreğim yandı pınara”

Tecahül-i arif (Bilmezden gelme) :

Şairin, bildiği bir şeyi bilmez görünerek anlatmasıdır. Genellikle “istifham” (soru sorma) sanatıyla birlikte yapılır:

“Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?”

“On sekiz yaşlarında, gülümseyerek Ölüvermek… Demek bu mümkünmüş”

Mübalağa (Abartma) :

OKU  Beş Şehir - Ahmet Hamdi Tanpınar Özeti, Konusu, İncelemesi

Bir şeyi, olayı ya da durumu olduğundan çok büyük veya küçük göstererek anlatmaktır. Ölçü, imkansızlık derecesinde olmalıdır:

“Alem sele gitti gözüm yaşından”

“Dolaşır dünyayı bir göz kırpıncaya dek”

Tekrir (Yineleme) :

Sözün etkisini güçlendirmek için bir sözcüğü ya da söz öbeğini tekrarlamaktır :

“Bütün sevdiklerim hülyamı paylaşır Bense camlar, camlar, camlar ardında…”

Telmih (Anımsatma) :

Herkesin bildiği tarihi bir olayı, kişiyi ya da sözü anımsatma, o olaya dikkat çekme sanatıdır:

“Orhan zamanından kalma bir duvar Onunla bir yaşta ihtiyar çınar”

İstifham (Soru sorma) :

Anlamı güçlendirmek için soru sormaktır. Çoğu kez sözde soru cümlesi biçimindedir, bu nedenle de tecahül-i arifle iç içedir:

“Şakaklarıma kar mi yağdı ne var?”

Nida (Seslenme) :

Bir seslenme ünlemi kullanmaktır:

“Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış”

İrsali Mesel (Örnekleme) :

Bir düşüncenin atasözü vb. bir sözle desteklenmesidir:

“Allah’a sığın şahs-ı halimin gazabından Zira yumuşak huylu atin çiftesi pektir”

İktibas (Aktarma) :

Sözün anlamını güçlendirmek amacıyla bir ayet, hadis ya da bir eserden alıntılama yapılmasıdır:

“Deeeert çok, hemdert yok 

Yüreklerin kulakları sağır…” (Nazım Hikmet)

“Derd çok hem-derd yok düşman kavi tali zebun” (Fuzuli)

Terdit (Beklenmezlik) :

Sözü, hiç beklenmeyen bir sonuca bağlayarak okuyucuyu şaşırtmaktır:

“En güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğiz…”

Rücu (Cayma) :

Söylenen sözü geri alıp yerine daha güçlü bir söz söyleme sanatıdır:

“Erbab-ı teaşür çoğalıp şair azaldı Yok öyle değil, şairin ancak adı kaldı”

Not: Bunların dışında

“iltifat” (hitabın yönünü değiştirme),

“kat’ (sözü kesme),

“iade” (son sözü yineleme),

“sihr-i helal” (sözü öne ve sona bağlama),

“tedric” (dereceleme),

“akis” (çaprazlama),

“lebdeğmez” (dudak ünsüzleri kullanmama) ,

“iştikak” (aynı köklü sözcükler kullanma),

“akrostiş” (ilk harfleri düzenleme) söz sanatları da vardır.

Leave a Comment